Simitçinin pazarlama taktiği

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, kahvaltı için ekmek almış, yağmurdan kaçarak eve gidiyordum. Bir simitçi gördüm, simit arabasını naylonla korumaya almış, kendi başını korumak için de naylondan yağmurluk yapmış. Simit alma planım yoktu ama haline acıdım, iki simit istedim.
-Daha yeni düşünüyordum, karşıma ilk çıkana dört simit satacağım.
-Yok sağ ol, iki simit bile çok, sen iki simit ver.
-Bak sıcak sıcak, dört simit vereyim.
Kıramadım, zaten bu yağmurda simitçiyle ağız dalaşı yaparak, daha az simit almak gibi bir kazancın peşinde de değildim.
-Tamam, dört simit ver deyip, beş lira ücretini ödedim.
Eve geldim, saçımı kurulamak için lavabodan havlu aldım, eşimin sesi duyuldu.
-Ben iki ekmek dedim, üç almışsın, simit demedim, dört simit almışsın.
Kendimi kalkan ettim, simitçiyi korumaya aldım. Havanın yağmurlu olduğunu, bu kötü havada simit sattığını, iki simit aldığımı, onun da karşıma ilk çıkan kişiye dört simit satacağım dediğini söyledim.
-Sürekli bizim sokaktan geçen simitçi mi?
-Evet, ne oldu ki…
-Geçen gün bana da aynısını yaptı, bir simit alacaktım, acıdım dört simit aldım. Üç simidi başkasına verdim.
Kahvaltıya çocuklar gelecekti, biraz sonra onlar da içeriye girdi. Eşim simit meselesini gülerek anlattı, meğer onlar da dört simit alanlar sınıfındanmış…
Anlaşılan o ki, bizim simitçinin pazarlama taktiği böyleymiş!


Bu yazı Naif Karabatak tarafından kaleme alınmıştır.

Yorumlar