Kıtlık Öncesi Hazırlık

Doğrusu hiç sorun ettiğinizi sanmıyorum, zaten her gün, her saat, her dakika, her saniye çeşitli iletişim kanallarında Ramazanda nasıl besleneceğiniz, neler yiyeceğiniz, nelerden kaçınacağınız açıklanıyor.
Ama yine de merak ediyorsunuz biliyorum.
Sırf sizin bu merakınızdan dolayıdır ki, bu kadar diyetisyen, bu kadar beslenme uzmanı sizin için can siperane, o kanaldan bu kanala, oradan şu kanala, sonra da diğer kanala koşturup duruyorlar.
Yetmiyor tabii…
Özel hastaneler “reklam fırsatını” asla kaçırmayacaklarından, hastanelerinde görev yapan diyetisyenlerin büyük bir emek sarf ederek hazırladığı “kopyala yapıştır” bilgilerini kamuoyuyla paylaşmaktan geri kalmıyorlar.
Böylece her ilde, her ilçede adı duyulmamış hastanelerinin reklamı yapılıyor, bir ramazan ayı boyunca…
Bütün bu uzmanların ana görevi sizin sağlıklı yaşamanızı sağlamaktır, başkaca bir amaçları da yoktur.
Uzmanlığın hakkını verenler, sizin için her şeyin en ince detayını hesaplamaktan asla imtina etmezler.
Yediğiniz her şeyin kalorisini hesaplayan bu uzmanlar, iftarda ve sahurda kalorileri alt alta toplayıp, bir şeylerle çarpıp, bir şeylere bölmeyi de ihmal etmiyorlar.
Yazının girişine bakıp, size beslenme veya sağlık tüyoları vereceğimi sanmayın. Zira ben ne doktorum ne de beslenme uzmanı ama beslenemeyenlerin neden beslenemediğini, tıka basa beslenenlerinde nasıl beslendiğini, kimlerin beslediğini çok iyi bilirim.
***
Ramazan ayı bu hafta sonu başlıyor.
Oruç tutmak isteyenleri haliyle tatlı bir telaş da aldı. Hurma alınacak, mutfağın eksiklikleri giderilecek, yağ, salça, tuz..
Sonra yeteri kadar ve çeşitli yemekler için hazırlanan et, tavuk.. sebze, meyve.. gibi mutfakta ev hanımının ihtiyaç duyacağı her şeyi tastamam temin etmek için marketlere koşulur.
Dışarıdan bakan birisinin muhtemelen “kıtlık öncesi hazırlık” diyeceği bir koşuşturmaya şahit olabilirsiniz.
Boru değil ya 16-17 saat aç biilaç kalınacak…
Çölde kalmış Mecnun gibi “Leyla.. Leyla” demeyecek ama “Su.. su” diyecek…
Mevla’yı bulmaya götüren ‘Leyla’ arayışıyla, İftarı bulmaya götüren ‘su’ arayışı, hiçbir zaman aynı aşk kazanında kaynamayacaktır.
Ama derdi Mevla’yı bulmak olanların arayışı, Leyla’nın aşkıyla yanmaktır, iftarı olsa da olur, olmasa da…
Ramazan öncesi Ramazan ayına hazırlananların telaşı, iftarı bulmaya dönük.
Ne yazık ki uzun zamandır “gelenekselleşen” Ramazanlara aşina olduk. Eğlencesi bol, tıkınması çok ama maneviyatı az Ramazanlar…
Beslenme uzmanları da bunu iyi keşfetmiş olmalı ki, bütün iletişim kanallarını kullanarak bizlere ulaşmaya çalışıyor.
Hatta bazı beslenme uzmanları hızını alamayıp, iftar öncesine de atıştırmalık koyabiliyor. Bazıları da “şaraplı” iftar sofrası tavsiyesinde bulunabiliyor. (Ne yazık ki editörlük yaptığım zaman bu iki tavsiyeye de denk gelmiştim.)
Ama hiç kimse sahur etmeden, iftarı beklemeyenleri düşünmüyor.
Az yiyin, mideyi yormayın. Önce bir dilim ekmek ve bir çorbayla iftara başlayın. 15-20 dakika dinlenin, sonra gelsin ızgaralar, gitsin pilavlar…
Ardından yine bekleyin tatlılar, yine bekleyin meyveler yine bekleyin dondurmalar…
Uyanık kaldığınızda yiyin, uykudayken oruç tutun…
Sahuru da ihmal etmeyin…
Sahurda sofranızda karpuz olsun, kavun olsun, domates olsun, salatalık olsun, peynir olsun, zeytin olsun.. olsun da olsun…
Ve sizin sadece iftarda, çorbayla atıştıracağınız bir dilim ekmeği, günün tamamında bulamayanları hiç düşünmeyin…
Olsun, siz doyun, siz iyi beslenin, aman aç kalmayın, susuz durmayın, vücudunuz sıvı kaybetmesin.
Gün boyu almanız gereken kalorileri aman ihmal etmeyin, gece iki katını alın, hırsınız dinsin…
Bir dilim ekmek bulamayanı umursamayın, el uzatmayın, sofranıza konuk etmeyin…
Ensar durumda olduğunuzu hiç düşünmeyin, muhacirleri ülkeden kovmanın hesabını yapın ama bir bardak su içiyor mu diye dert etmeyin.
Aman sakın ha moralinizi de bozmayın, stres yapmayın yoksa şekeriniz çıkar, tansiyonunuz fırlar, topladığınız kaloriler buhar olup uçar, gider…
Siz iyisi mi kıtlık öncesi hazırlığınızı hakkıyla ve tastamam yapın, Mevla’ya ulaşma derdiniz olduğunda, “biz ne yapmışız” demeye başlarsınız…
Geç olur ama…

Tweetimden Seçmeler
Keşke hep çocuk kalsaydık ve keşke tek derdimiz, elimizden alınan şeker olsaydı...



Bu yazı Naif Karabatak tarafından kaleme alınmıştır.

Yorumlar